26 Temmuz 2012 Perşembe

Neden istediğim gibi olmadı?


Bugüne dek hayatımda güzel olmasını istediğim ama hiç de benim istediğim gibi güzel olmayan, yolunda gitmeyen, içime sinmeyen şeyler oldu. Mutlaka sizlerin de olmuştur. İşte benim yaşadıklarım...

Evliliğim
Herşeyi çok farklı hayal etmiştim. Severek evlenmiş, aşık olmuştum ama işi aslı malesef öyle değilmiş. Yürümedi...

Hamileliğim
Tam istediğim zamanda, çok çabuk hamile kaldım, üstelik de çok rahat bir hamilelik geçirdim ancak psikolojik olarak çok yıprandığım bir dönem oldu. Hiç bir şey anlamadım hamileliğin o güzel günlerinden. Tekrar yaşamayı, bu sefer dolu dolu, doya doya yaşamayı çok isterim ama bundan sonra ikinci çocuk zor zor...

Doğum sonrası (Lohusalık)
Doğumdan yaklaşık 8-10 gün sonra annemle İstanbul'dan Ankara'ya geldik. Neden? Çünkü eşimle yollarımız ayrılma noktasına geldi. Daha fazla kalamazdım İstanbul'da. Tabii hem lohusalık psikolojisini hem de ayrılık psikolojisini düşünürseniz, ne kadar zor bir dönem olduğunu tahmin edebilirsiniz.

Kendi evim
Evliyken önce lojmanda oturuyorduk. çok küçük, 1+1 bir evdi. Hiçbir şey sığdıramayacağımız için almamıştık çok eşya. Sadece salon ve yatak odası. Sonra kendi evimizi aldık ama orada oturmak bana kısmet olmadı çünkü ayrıldık. Ben de sadece özel eşyamı yanıma alarak, oğlumla birlikte ailemin yanına geldim. Şimdi burada küçük bir odam var, oğlumla beraber yattığım. Sadece özel eşyamı getirebildim, aynı şekilde Can'ın da. Sadece karyolasını getirdik, gardrobu İstanbul'da kaldı. Çünkü ailemin evinde de koyacak yer yok.
Şimdi dört gözle kendi evime çıkacağım günü bekliyorum. İstediğim gibi döşeyebileceğim, kendi düzenimi kurabileceğim kendi evimi... Ailemin evi de olsa, kendi evim gibi olmuyor malesef...

Can'ın bebek arabası ve oto koltuğu
İki kuzenimin de benden önce çocukları olduğu için onlar almışlardı kendilerine bebek arabası ve oto koltuğu. Ben hamileyken ısrar ettiler, sakın alma yeniden, bak bunları kullanırsın diye. Ben de almadım, fazladan masraf yapmayım dedim. Bebek arabasını ve oto koltuğunu verdiler, ben de kullanıyordum. Ama geçenlerde büyük kuzenim arabayı geri istedi. Eltisi doğum yapacakmış, arabayı ona verecekmiş. Üstelik de "Kullanıyor musun?" diye sorduğunda, "Kullanıyorum" dememe rağmen! Üstelik de araba ona değil, küçük kuzenime ait olmasına rağmen! Ne kadar ayıp değil mi? Bir kere vermişsin kullan diye, Can henüz 1,5 yaşında, biz daha onu 4-5 yaşına dek kullanırız, sen de bunu bile bile geri istiyorsun! Baştan benim almamam gerekirdi aslında, gidip kendi zevkime göre alacaktım ama annemler filan da ısrar edince, masraf yapmayın boştan yere kızım deyince vazgeçmiştim almaktan. Hata yapmışım!

İşte böyle şeyler yaşadım. Hayatım boyunca hep hayalini kurduğum, çok iyi, çok güzel olmasını iistediğim şeyler malesef hayal kırıklığı oldu! Umarım bundan sonra hayatın bana göstereceği şeyler gönlüme göre olur...

19 Temmuz 2012 Perşembe

Can 1,5 yaşında


Canım oğlum bugün 1,5 yaşını doldurdu.
Artık bebeklikten çıkıp çocukluğa geçiyor.
Öyle de çabuk geçiyor ki, ben, hep yanında olmama rağmen anlayamıyorum!
Bir gün yapamadığı şeyi ertesi gün yapmaya başlıyor.
"Anne anne" diye peşimde dolaşıyor.
Sabahları ben işe gitmek için evden çıkarken arkamdan çok ağlıyor, içim acıyor...
Haftasonları uyanıp da beni yanında gördüğünde gözlerinin içi gülüyor.
Nereye gidelim diye sorduğumda "gaga (parka)" diye cevap veriyor:)
Arabaları çok seviyor, yolda yürürken durup arabaları seyrediyor.
Kendisine kızıldığında dudaklarını büzüyor, içini çekiyor ve ağlamaya başlıyor.
Günler geçiyor, oğlum büyüyor...

19 Haziran 2012 Salı

Olur Mu Böyle?



İnsanoğlu çiğ süt emmiş derler ya, gerçekten de öyle!
Bazen öyle şeylere tanık oluyoruz ki bir insan bunu nasıl yapar diye düşünüyoruz.
Şiddet…
Asla, hiçbir canlıya uygulamamak gereken bir davranış, bunu hepimiz biliyoruz.
Peki, biliyoruz da neden yapıyoruz?
Konuşarak anlatamıyor muyuz derdimizi?
Neden şiddete başvuruyoruz?
O kadar mı kaybediyoruz kendimizi?
O kadar mı gözümüz görmüyor hiçbir şeyi?
Hele o bebeklere, yaşlılara, bize hiçbir şekilde karşılık veremeyecek, o aciz insanlara nasıl el kaldırıyoruz? Nasıl el veriyor içimiz o insanlara vurmaya?
O kadar üzülüyorum ki böyle bir olayı duyduğumda. Bebeklere, çocuklara ve yaşlılara uygulanan şiddet beni kahrediyor. Bilmiyorum, böyle konuşmak kolay belki, ama yine de insan ne kadar kızsa da, köpürse de, delirse de el kaldırmamalı diye düşünüyorum. Benim de oğluma çok kızdığım zamanlar oluyor, yine de elimi kaldırmamaya, vurmamaya çalışıyorum. Evet henüz çok küçük, belki büyüdüğünde çok daha zor durumlarla karşılaşacağım, ama o zaman da kendimi tutarım, asla vurmak istemem.
Neye yarar ki vurmak? Karşımdaki küçücük çocuğu üzmekten, ağlatmaktan başka? Onun kalbinde bir yara açmaktan, çok sevdiği annesine duyduğu sonsuz güveni zedelemekten başka?
Nasıl engellenir şiddet, bu konuda neler yapılabilir bilmiyorum. Eğitim çok önemli şüphesiz, ama tek başına yeterli olacağını düşünmüyorum.
Bazen sokakta görüyorum, bir anne, yanı başında yürüyen ve bir şeyler söyleyen çocuğuna kızıp bir tokat atıyor yüzüne, o anda benim dünyam kararıyor! Abartmıyorum, gerçekten de içim acıyor bu manzara karşısında. Tokadı yiyen çocuk ağlamaya başlıyor, oysa anne hiç umursamıyor, yürümeye devam ediyor. Neden peki? Aslında pişman olmuyor mu? İçi bir an bile olsa sızlamıyor mu? Peki neden böyle davranıyor? Anne babasından öyle gördüğü için mi?
Sebebi ne olursa olsun, lütfen ama lütfen bir kez daha düşünün karşınızdaki kişiye kızdığınızda. Ne olur, derin bir nefes alıp 10’a kadar sayın bir insana elinizi kaldırdığınızda. Sonrasında pişman olmamak için, bir kalbi kırmamak için…

10 Haziran 2012 Pazar

Kurabiyelerim


Geçenlerde ufak bir operasyon geçirdim.
Ama şimdi iyiyim çok şükür.
Hastenede 1 gece kaldım. Operasyon geçirdiğim günün akşamı can dostum, can arkadaşım bana çok güzel bir sürpriz yaptı ve bu şirin kurabiyeleri getirdi. Zuzu'nun Kurabiyeleri benim için yapmış. O kadar güzeller ki, yemeye kıyamadım, evde duruyorlar hala. Hasta yatağımda kurabiyeleri görünce o kadar mutlu oldum ki, sanki çocuk gibi hissettim kendimi!
Sevgili Zuzu'nun Kurabiyeleri, tekrar çok teşekkür ederim!
Tabii beni düşünüp bu sürprizi hazırlayan kankama da çok çok teşekkür ederim. Seni çok seviyorum dostum!

7 Haziran 2012 Perşembe

Merhaba...


Yeni bir blogtan merhaba!
Uzun zamandır düşündüğüm ama cesaret edemediğim bir şeydi yeni bir blog açmak, arkadaşlarımın sayesinde bugün gerçekleştirdim.
Artık Kitap Kurduyum Ben'de sadece kitaplar üzerine yazacağım, burada ise kendimle ve Can'la ilgili...
Haydi bakalım, bana kolay gelsin:)